İyi desem iyi değil, kötü desem kötü değil filmlerden biri de Atomic Blonde oldu benim için. Algıyı etkileyen çok büyük bir pazarlama ile çıtasını yok yere yükseltip bir nevi kendi bacağına sıktığını düşünüyorum.
Filmin en güzelleri; tabi ki bir adet güzeller güzeli Charlize Theron, dönem atmosferini çok iyi yansıtan retro hava ve şahane müzikler.
Diğer yanda, filmin en büyük handikaplarından biri; senaryolaştırma yapılırken kitap dili ve sinema dilinin birbirinden ayrılamaması olmuş. Hem çala kalem kotarılmış gibi bir senaryo hem de maalesef tam anlamıyla akamayan bir hikaye. Bilmeyenler varsa; film, yazar Antony Johnston tarafından yazılmış bir üçlemenin ilk kitabı olan The Coldest City isimli polisiye-aksiyon kitaptan uyarlanmış.
Tüm olumsuzluklardan arınırsak; 80’li yılların o puslu havasında, mükemmel kostümlerle dövüşen bir Charlize aslında çok da iyi olan bir casusluk hikayesinin içindeyken filmin puanı çok daha yüksek olabilirdi. Bir de ilk başta önyargılı olsam da Theron ile McAvoy uyumu fena olmamış.
Film konusunda hala kararsızsam da konuyu tatlıya ve filmin pek güzel soundtracklerinden biri olan ve pazartesiye de selam çakan bir parçaya bağlayıp noktalayalım.
İyi seyirler!
Seda Yıldız
Latest posts by Seda Yıldız (see all)
- Nostaljik Bir Dönüş : Taş Devri - 16/07/2019
- Hazır Gıdadan Aşka : A Love Story - 03/07/2019
- La Casa De Papel 19 Temmuz’da Ekranlara Dönüyor - 03/04/2019